45 KİŞİYLE BAŞLADIK, ONBİNLERE YAKLAŞTIK...

TÜM EĞİTİM ÇALIŞANLARI SENDİKASI, EĞİTİM HİZMETLERİ İŞ KOLUNDA GÖREV YAPAN EĞİTİM ÇALIŞANLARININ  45 KİŞİYLE BAŞLATTIĞI BENDE VARIM! VAROLUŞ MÜCADELESİ BUGÜN 10 BİNLERE DOĞRU HIZLA İLERLİYOR..

16 Haziran 2006 tarihinde 45 kurucu üyenin Milli Eğitim Bakanlığı, Yüksek Öğretim Kurumu ve Kredi Yurtlar kurumu personellerinin görünmeyen kahramanlar olmadıklarını ispatlamak amacıyla başlattıkları BENDE VARIM ! VAROLUŞ MÜCADELESİ bugün ONBİNLERE yaklaşan kahramanla devam ediyor. 22/23 Haziran 2006 tarihinde yapılan İl Başkanları ve Temsilcileri Kurulu Toplantısında konuşan Genel Başkanımız Ümit DEMİREL'in konuşma metninin tamamını yayınlıyoruz.

Değerli Basın mensupları, kıymetli il başkanlarım ve sendikamızın kurulmasında öncülük eden değerli kurucu üyelerimiz, mihenk taşlarımız, Tüm Eğitim Çalışanları sendikasının birinci yılını doldurması sebebiyle yapılan KADROLARIMIZ KUCAKLAŞIYOR toplantısına ve Teç-Sen ana tüzüğünde yerini bulan ve istişare organı niteliğini taşıyan TEMSİLCİLER VE BAŞKANLAR KURULU TOPLANTISINA HEPİNİZ HOŞGELDİNİZ. 

Bu toplantıda alınan kararlar, MYK kurulumuz tarafından değerlendirilecek olup, bağlayıcı özelliği bulunmaktadır. bu özelliğinden dolayı Başkanlar kurulu toplantısının tutanakları tüm il başkanlarımız tarafından imzalanıp, resmi web sitemizde yayınlanarak yürürlüğü girecektir.

Ayrıca bu toplantı tutanakları Milli eğitim bakanına elden teslim edilecektir. 23-24 aralık 2006 tarihinde yaptığımız 1.olağan genel kurul sonrası oluşan yeni genel merkez yönetim kurulu, yeni il yönetim kurulları ve ilçe yönetim kurulları olarak 6.ayını geride bırakmış durumdayız. 16 haziran 2006 tarihine kadar eğitim çalışanlarının sesinin duyulmasında öncülük edecek, yaralarını saracak ve dertlerine derman olacak herhangi bir sivil toplum örgütü bulunmuyordu.

Ancak 16 haziran 2006 tarihinden sonra yağmurun, suyun hatta denizlerin, okyanusların kıskandığı ve söndüremediği Teç-Sen ateşi Ordu ilinde yanmaya ve tüm Türkiye’yi kasıp kavurmaya başladı. 1 yıllık sendikal faaliyetimizde, bu güne kadar ne söz verdiysek fazlasıyla tuttuk, hiçbir siyasal partinin kimliğini sendikamızın kimliğine eş değer etmedik, siyasallaşmadık, siyasetin içinde olmadık…

eğitim çalışanlarının sorunlarıyla yakından ilgilenerek, sorunların çözülmesi için gerekli olan hukuksal, maddesel ve manevi adımları attık, mücadelemizi yaptık, 1 yıllık süre zarfı içinde makamsal ve mevkisel sarhoşluk yaşamadık, yaşatmadık..

sendikamızın adına ve ismine yakışır duruş gösterip, evrensel değerlerden olan, onur, haysiyet, şeref, namus ve dürüstlük olgularımızdan ödün vermedik, vermeyeceğiz… tüm enerjimizi, motivasyonumuzu ve gücümüzü tüm eğitim çalışanları sendikasının büyümesi ve gelişmesi içinde kullandık ve kullanmaya da devam edeceğiz.    

15 yıldır dile getirilmeyen, söylenmeyen ve üzerinde durulmayan sorunlarımızı anlatmaya başladığımızda, bizleri yıllardır görmeyen, görmek istemeyen, memurdur hizmetlidir ne yapabilir diyen zihniyetlerin kış uykularından uyandığını, eğitim çalışanlarının sorunlarını dile getirmek için broşür bastıklarını, hatta eğitim çalışanlarının sorunlarını dile getirmek için eylem yaptıklarını bile gördük. Ne mutlu ki biz bunları da gördük…

bunların yanında ne yalancı olduklarını, ne düzenci olduklarını ve rantlarına çomak sokulunca ne nifakçı olduklarını da gördük. Tüm eğitim çalışanları Sendikasına söylemedikleri, atmadıkları çamur kalmadı. Biri sağcı dedi, biri solcu, diğeri de muhafazakar bir sendikanın kolu dedi tutmadı. Şimdi ise, BÖLÜCÜ, İŞBİRLİKÇİ ve HÜKÜMET GÜDÜMLÜ SENDİKA diyorlar.  15 yıldır eğitim çalışanlarını siyasi ideoloji ve düşünce bazında böldünüz, böldürdünüz..

 BÖLÜCÜLÜĞÜN lisanslı patenti sizdedir. Asıl Sizler BÖLÜCÜSÜNÜZ.  15 yıldır varsınız ancak eğitim çalışanlarının sorunlarının çözümü noktasında bir kere olsun birlikte hareket edemediniz. Birlikte eylem yapmadınız. Birlikte basın önüne çıkmadınız.. asıl İŞBİRLİKÇİLER DE sizlersiniz.  Yıllardır hükümet ne dediyse, ne söylediyse  yaptınız, siz emredersin paşam. Siz nasıl istersiniz ağam dediniz ve hükümetlerin sözünden dışarı çıkamadınız, Asıl Hükümet güdümlü sendika da sizlersiniz.

  Bizim sizlerle sorunumuz yoktur. Bunu böyle bilin. Bizim sizleri bölme gibi niyetimizde yoktur bunu iyi belleyin, bizim tek amacımız tek derdimiz vardır. Oda eğitim çalışanlarının bu güne kadar alınması gereken haklarını, birilerinin adamı olmadan, siyasete bulaşmadan, almaktır.  

Bakınız, Açlık sınırının altında yaşayan eğitim çalışanları, bankalarca kredi, kredi kartı ve faiz sarmalına alınmıştır. Yarınlarının alın terlerini ve çocuklarının rızklarını bankalara ipotek olarak vermiştir. Yaşam standardı denen bilimsel araştırmaları unutalı uzun zaman olmuştur. Lisede ve üniversitede okuyan çocuğu olan eğitim çalışanlarının halini anlatmaya bile gerek yoktur. Çünkü hem okuyan öğrencilerimiz, hem de okutmaya çalışan eğitim çalışanı kardeşimiz ezilmişliğin ve yokluğun sırtına yüklediği sorumlulukların içinde boğulup, günü kurtarma telaşı içinde yarınları düşünmeden yaşamak zorunda bırakılmıştır. 

Ayrıca, hem yoklukla mücadele eden, hemde yaşamla mücadele ortamında kendini yalnız hisseden eğitim çalışanı strese ve aşırı gerilmeye dayalı mesleki hastalıklara yakalanmaya başlamıştır. Bu hastalıkların en başında mide ve akciğer kanserleri gelmektedir. İnsanı kanser eden bir bakanlık olan milli eğitim bakanlığının eğitim çalışanlarının sorunlarını bir an önce görmesi ve bu sorunların acilen çözülmesi gerekmektedir. Her yıl binlerce kamu çalışanları bakanlıklar arası nakil için başvuruda bulunuyor.

2007 yılı içinde bakanlıklar arası nakil başvurusunun en fazla yapıldığı bakanlık rekor düzeyle Milli Eğitim bakanlığıdır. Buradan da anlaşılıyor ki, milli eğitim bakanlığı yaptığı kurum içi ayrımcılık, ücret adaletsizliği ve baskıcı amir zihniyetiyle, kurum içinde bünyesinde bulunan eğitim çalışanlarını barındıramaz hale gelmiş, sorunların genel çözümü yerine lokal çözümleri tercih eden milli eğitim bakanlığı koşarak gelinen bakanlık yerine, tabanların yağlanıp kaçıldığı bir bakanlık haline gelmiştir. Ayrıca uygulanan ücret politikasının yanlışlığı ile de 2007 yılı içinde bakanlıklar arasında en çok emekli olunan kurumda milli eğitim bakanlığıdır. Çünkü çalışırken aldığı ücretle, emekli olduğunda aldığı ücret arasında hemen hemen hiçbir fark yoktur.

Eğitim çalışanlarına da ek-ders verilmesi için çalışma yapılmasını Defalarca milli eğitim bakanlığına bildirmemizdeki asıl gaye, eğitim çalışanlarının emekli olmasını sağlayan bu ücret farklılığının ortadan kalkması içindir. Çünkü eğitim çalışanına ek-ders, eğitim öğretim tazminatı hakkı verdiğinde aylık en fazla 1 eğitim çalışanına 350 YTL ücret ödeyeceksin. Fakat bu eğitim çalışanının emekli olması ve yerine yeni bir memurun alınması durumunda ise söz konusu meblağ 1300 YTL-1500YTL arasında bir rakama tekabül edecektir. 350 YTL ile emeklilik sorunun çözülmesiyle eğitim çalışanları bir nebze olsun rahatlayacak, gelecek yıllarda emekli olmayı düşünmeyecektir. 350 YTL ile yeni istihdamlardan ve yetersiz kadrolardan kurtulacaktır.  

Bilindiği üzere, toplum ailelerden oluşur ve toplumu oluşturan ailenin temel gereksinimlerini karşılandığında, toplumun tüm katmanlarının mutluluğu, refahı ve sosyal barışın en üst seviyede olduğu görünür. Bu temel gereksinimler karşılanmadığı takdirde, toplum içinde her an sosyal bir patlama olacağını bilmek gerekir.  

Ailenin ve aile reislerinin temel işlevleri insan neslinin devamını, aile bireylerinin temel gereksinimlerini, çocuklarının bakımını, aile bireylerinin eğitimini, aile içinde ekonomik ve sosyal işbirliği, aile içinde sevgi ve dayanışma ortamını sağlamak ve ailenin geçmiş yıllardan gelen kültür taşıyıcılığını sağlamaktır.

Bu temel işlevlerin işlemsel hale gelmesi için, ilk yapılması gereken aileyi oluşturmaktır. Toplumu oluşturan eğitim çalışanı aldığı bu kısıtlı ücretle aileyi oluşturamayacağı yani evlilik müessesini kuramayacağı kesindir. Anne-baba ve akrabalık ilişkilerinin güçlü olması sebebiyle kurulmuş olan evlilik müessesenin ise ailenin temel işlevlerinden olan, aile bireylerinin gereksinimleri, çocukların bakımı ve eğitimi tam olarak devlet tarafından sağlanmadığından ailenin reisi olarak eğitim çalışanının aile içinde sevgi ve dayanışmayı sağlaması beklenemez. Bilimsel araştırmaların tümünde ailelerde parçalanma, boşanma ve şiddetli geçimsizliğin birinci nedeni olarak fazla çalışma ve yetersiz ücret olduğu belirlenmiştir. 

 Ruhsal, bedensel gelişimin ve rahatlamanın yaşandığı ortamlar sosyal aktivelere katılmayla doğru orantılı olduğu uzmanlar tarafından sıkça ortaya konulmaktadır. Tüm Eğitim Çalışanları sendikası olarak, eğitim çalışanları üzerinde yaptığımız araştırmalar sonucunda, eğitim çalışanının, sosyal faaliyetlerden uzak yaşadığı, sinema, tiyatro, konser v.b aktivitelere katılamadığı ve yaşamını evle iş, işle ev arasında idame ettirdiği görülmektedir. Sosyal aktivitelere katılmama nedenlerinin başında ise yine adaletsiz ücret politikalarının ve aşırı iş yükünün oluşturduğu görülmektedir. Eğitim çalışanlarının haftalık 40 saat günlük sekiz saat olan çalışma sürelerinin personel yetersizliğinden dolayı günlük 12 saat, bazen de 14 saat olduğu göz önünde tutulursa, sosyalleşmesini ve sosyal aktivitelere katılmasını,Ruhsal yönden olumlu bir tavır ve davranış sergilemesini beklemek abesle iştigal olur.  

Ayrıca, Avrupa Birliğine girmek isteyen Türkiye’de eğitim çalışanlarının tatil imkanlarından faydalanması, hatta tatil yapması bile olanaksızdır. Çünkü, geçimini bile sağlayamayan eğitim çalışanının yıl içerisinde tatil planı yapması bir yana, il içinde piknik yapması bile ütopidir.

Oysaki, yılın yorgunluğunun atılmasında, motivasyonun sağlanmasında ve aile bireyleri arasında birlik, beraberliğin sağlanmasında önemli bir araç olan TATİL yapmak, eğitim çalışanlarının unuttuğu bir faaliyettir.   Bu sebeplerden dolayı; 22 Temmuzdan sonra oluşacak meclis ve hükümet her ne olursa olsun, eğitim çalışanlarının geçim standardını yükseltmek, eğitim çalışanlarının sorunlarına mutlaka çözüm bulmak zorundadır. Türkiye’nin değişik illerinden gelen 60’a yakın il başkanlarımızla 2 gün boyunca yapacağımız toplantılarda, ilk önce eğitim çalışanlarının sorunlarını, daha sonra bölgesel ve yerel sorunları masaya yatırıp, çözüm önerileri üreteceğiz.

Toplantı sonucunda, eğitim çalışanlarının mali, özlük ve sosyal sorunlarını ve çözüm önerilerini içeren ortak metin hazırlanarak, basın açıklaması yoluyla ve resmi Internet adresimizle tüm Türkiye’ye duyurulacaktır. Eğitim çalışanlarının tek ve en güçlü sesi olan tüm eğitim çalışanları sendikasının oluşumunu 3 tane saç ayağının üzerine oturtmuş bulunmaktayız. Bu saç ayakları, daha önceki yıllarda eğitim çalışanları tarafından yaşanan bazı acıların bir daha yaşamaması için, yapılan yanlış uygulamalar ve tesis edilen yanlış işlemler göz önünde bulundurularak yapılmıştır. Bu üç saç ayağının biri kırıldığı veya zayıfladığı takdirde Teç-Sen diye bir sendikadan bahsetmek, onu kabullenmek veya onunla birlikte yaşamımızı idame ettirmek imkânsızlaşacaktır. Nedir saç bu ayakları? 

1- BİZ OLMAK; Eğitim Çalışanlarının sosyoekonomik, kültürel düzeyinin gelişmesi, mali ve özlük haklarının alınması ve geleceğin lider sendikası olabilmesi için eğitim hizmetleri iş kolunda görev yapan eğitim çalışanlarının ilk önce benimsemesi gereken olgu BİZ olgusudur.

Biz olgusunun temel niteliği, geçmişte yaşanan ayrılıkların, aykırılıkların ve ben olgusunun eğitim çalışanlarına getirdiği üzüntü, acı ve kardeş kavgalarının yaşanmaması için olmazsa olmazlarımızdandır.  

Sebebi her ne olursa olsun eğitim çalışanları arasında yaşanan sorunlar biz olgusuyla çözülmelidir ki, yarınlarımız umut olsun, yarınlara bakan gözlerimizin ışığı çocuklarımız tarafından görülsün… her gün acı içinde yaşam mücadelesi veren eğitim çalışanlarının acılarını görmemek, mesai arkadaşlarımızın yaralarından akan kanı unutup dünyevi hissiyatlara dalmak kadrolarımıza ve varoluş mücadelemize atılacak olan en büyük darbe olacaktır.

Bizler, kurumsal olmayı başarmak zorundayız, bizler daha yeni doğmuş teç-sen bebeğine öyle bir sarılmalıyız ki, bu bebeğimizi cami avlusuna bıraktırmayalım, bırakmak isteyenlere de müsaade etmeyelim.

Yapmamız gereken bugün gelişmesi ve büyümesi istenmeyen, sınırları belirlenmeye çalışılan ve bir an önce yok edilmesi gerekliymiş gibi faaliyette bulunan şer odaklarına teç-sen bebeğini teslim etmemektedir.  

Ellerimizle büyüteceğimiz teç-sen bebeğinin ilk önce sevgi ve saygıya ihtiyacı olduğu aşikar olmakla birlikte, gelişimi için gerekli olan sevgi ve saygıyı eğitim çalışanlarından yeteri kadar almaktadır.

Bu sebeple bizler yani yöneticiler olarak konumumuz gereği sorumluluğumuz daha ağırdır, sorumluluğumuzu bilerek, bir yönetici gibi davranmalıyız ve  daha fazla araştırmacı, daha fazla hoş görülü ve daha fazla küçülerek, bilgilenmeli ve bildiklerimizi paylaşmalıyız. 

Çünkü bilgi, elimizde olan tek silahtır. Eğitim çalışanlarına cahil diyen, eğitim çalışanlarına görgüsüz diyen, eğitim çalışanları köle diyen zihniyete öyle bir hesap sormalıyız ki, yarınlar için kurmaya çalıştıkları kölelik zihniyetinin bir gün kendilerine de uygulanabilir olduğunu gösterebilelim. 

 Değerli arkadaşlar, yaşam kalitemiz Türkiye şartlarında maalesef diğer bakanlıklarda görev yapan arkadaşlarımızın çok çok altındadır. Ancak bu demek değil ki bu durum aynen bu şekilde devam edecek, kadrolarımızdan aldığımız güç ve azimle, sosyal adalet terazinin bozulan yönünü hatırlatıp, teraziyi tamir etmeye çalışacağız. Bu zor ve dikenli yolda elbet yorulan arkadaşlarımız olacaktır, elbet korkan arkadaşlarım, elbet kaçan arkadaşlarımız olacaktır.

Bu durumda olan arkadaşlarımızın imdadına BİZ olgusu damgasını vuracaktır. Her yorulduğumuzda, BİZ olmaya çalıştığımız aklımıza gelecek ve yorgunluğumuzu unutacağız, her korktuğumuzda BİZ olmaya çalıştığımız aklımıza gelecek ve daha cesur olacağız, her kaçtığımızda Biz olmaya çalıştığımız aklımıza gelecek, daha da sıkı saf tutacağız. Her zaman dileklerimiz ve temennimiz daha kaliteli bir yaşam standardı, daha kalite iş bölümü ve iş yükü, daha kaliteli özlük hakları ve eğitim çalışanlarına yakışır bir hayat tarzı olacaktır. 

Teç-Sen ilk ve son gemidir. Eğitim çalışanlarının haklarının alınması noktasında memur ve hizmetliler olarak attığımız ilk ve son adımdır. Bu nedenle Teç-Sen projesinin başarılı olması şarttır. Bu şartın oluşması için ise tüm eğitim çalışanları sendikasının saç ayaklarının çok iyi çalışması ve çok iyi korunması gerekmektedir. Eğer ki Biz olgusundan uzaklaşır ve bu olgunun temel yapılarına zarar verirsek bu eğitim çalışanlarının sonu olacaktır.

Bu nedenle, söylediğimiz her söze, yaptığımız her davranışa çok dikkat etmeliyiz. Birbirimizi sevmek zorunda değiliz elbette ama eğitim çalışanlarının haklarının alınması noktasında birlik ve beraberlik içinde durmanın ve biz olmanın değerini bilmeliyiz. Biz olgumuza zarar vermek isteyenler olacaktır, biz olgusunu içine sindirmek istemeyenler olacaktır, biz olgusunu kullanarak aramıza nifak sokmak isteyenler olacaktır, bizleri içimizden bölmek isteyenlerde olacaktır, hatta içimizden birilerini satın almaya çalışacaklar veya satın alacaklardır.

 İşte bu durumda bile BİZ olgusunun temel dinamikleri kendini gösterecek ve en şiddetli depremlerde bile TEç-Sen’nin ayakta kalmasını sağlayacaktır.  Saç Ayaklarından bir diğeri ise EĞİTİM ÇALIŞANLARININ HAKLARI İÇİN ÇALIŞMAKTIR; Eğitim hizmetlerinde görev yapan eğitim çalışanlarının sorunları, diğer bakanlıklarda bizimle aynı kadroda çalışanların sorunlarından çok daha fazla olduğu aşikardır. Söz konusu eğitim çalışanının hakları ve kazanımları olduğu için bu konu büyük bir önem arz etmektedir.

Neden eğitim çalışanlarının sorunlarını çözmek için uğraşmalıyız, bizler eğitim içinden gelen ve sorunları en iyi bilen eğitim çalışanlarıyız ve bu sorunların çözümünü de bizler iyi bilmekteyiz. Eğitim çalışanlarının sorunlarında ilk savaşımız bilindiği üzere görev tanımları, personel yetersizliği ve atama ve yer değiştirme yönetmeliğimizin adil olmayışı üzerineydi.  

Sendikal anlamda ilk başlattığımız savaşın zaferle kazanılmış olmasından çok mutluyum, ilk defa kadrolarımız için norm kadro uygulamasına geçilmiştir. Neden biz norm kadro uygulamasına istedik kısaca anlatmak istiyorum. İlk olarak norm kadro uygulaması eğitimcilere uygulandı.

Sistem üzerinde tüm bilgileri girilen eğitimciler için uygulanan norm kadro, eğitimciler için bugünlerde çok büyük avantajlar sağladığı bilinmektedir. Avantajlardan bir tanesi, atama yetkisinin amirin iki dudağının arasından alınmasıdır. Norm kadro uygulaması ile yılda iki defa il içi ve il dışı tayin isteyen eğitimci, herhangi birine bağlı olmaksızın, istediği ve dilediği ile ve okula tayinini yaptırabilmektedir. Eğitim çalışanları ise tayin için mutlaka birilerini bulmak, ya siyasi bazda yada sendikal bazda birilerinin adamı, birilerinin yandaşı olmak zorundaydı.

Ancak yürürlüğe konulan norm kadro uygulaması ile bu hüküm çok yakında ortadan kalkacak, şekil ve sebebe dayalı siyasi atamaların önü kesilmiş olacaktır. Norm kadro uygulamasının diğer avantajı ise, personel yetersizliğinin halt safhada bulunduğu milli eğitim bakanlığı, hangi okulda hangi kadroya ihtiyacı olduğunu bilmediği için personel alımı yapamıyordu.

Norm kadro uygulaması sonucunda söz konusu sistemin üzerinden tüm boş kadrolar görünecek, acil personel alımına gidilecektir. Bu alımlar sonucunda ise eğitim çalışanları için görev tanımlarındaki netsizlikte son bulacaktır. Çünkü hizmetli kadrosuyla görev yapan eğitim çalışanı hizmetlilik, kalorifercilik kadrosuyla görev yapan eğitim çalışanı ise kalorifercilik yapacaktır.

Kısaca hizmetli kadrosunda görev yapan eğitim çalışanı kalorifer yakmak, bekçilik yapmak ve fazla mesai yapmak zorunda kalmayacaktır. Ancak bilinmelidir ki, bu kazanım bile çok uzun zaman sonra alımlar yapıldıktan sonra kendini gösterecektir. Şu anda var olan bu sorunlarımızın norm kadro uygulamasına geçilmesiyle bir an önce çözülmeyeceği sistemin ve normların tam, net ve anlaşılır olmasını beklemek ve bakanlığın bu konuda atacağı adımları iyi izlemek gerekmektedir. 

Eğitim Çalışanlarına norm kadro uygulamasına geçişin genel esasları incelendiğinde, eksikliklerin olduğu gözden kaçmamaktadır. Bu eksikliklerin olması da gayet doğaldır. Çünkü ilk defa yapılan, ilk defa denenen bir uygulamadır.

Bu uygulamanın aksayan yerlerinin olması, norm kadro uygulamasının tümden yanlış veya kayıp olduğu gerçeğini doğurmaz. İçeriğinin değişmesi, aksayan yönlerin düzeltilmesi ve zamanla istediğimiz doğrultuya gelmesi bizim atacağımız adımlarla olacaktır.  

Norm Kadro uygulamasına geçişi Teç-Sen olarak ilk duyurduğumuzda ve bu kazanımın Teç-SEN’e ait bir kazanım olduğunu deklare ettiğimiz günden itibaren maalesef birileri, bu kazanımın aslında kayıp olduğunu söyleyip, çığırtkanlık yaparak, sendikamız üyelerinin beyinlerini bulandırmakta, hatta sendikamıza karşı kışkırtmaktadırlar. Oysaki, norm kadro uygulaması milli eğitim bakanlığı için çok küçük, eğitim çalışanları içinse çok büyük bir adımdır.  

190 sayılı Kadro usulü kanununda yapılan değişiklikle yıllar önce kaldırılan kadroların, norm kadro esaslarında neden olmadığını söyleyerek, kazanımımızı kayıp gibi gösterenlere, norm kadro taslağının bir milat olduğunu görmeyenlere veya görmek istemeyenlere, zirveye çıkmak için ilk basamağın kullanılması gerektiğini bilmeyenlere, atılan bu büyük adımı mesnetsiz iddialarla çürütmek isteyenlere seslenmek istiyorum, Sizler hak almak nedir bilmiyorsunuz, sizler kazanım nedir bilmiyorsunuz, sizler okumayı bilmiyorsunuz, sizler birilerinin sizlere üfürdüklerini üfürmeyi marifet sayıyorsunuz, unutmayın ki bu millet üfürenleri ve üfürükçüleri, büyük önder Mustafa kemal Atatürk’ün liderliğinde yapılan o büyük kurtuluş savaşıyla toprağa gömmüştür, elbette eğitim çalışanları da kurtuluş savaşı ruhuyla sizleri toprağın yedi kat dibine gömecek kudrettedir. 

Bildiğiniz gibi, Teç-Sen kurularak, Türkiye çapında sesini duyurmaya başladığı günden itibaren, eğitim hizmetleri iş kolunda faaliyette bulunan diğer öğretmen sendikaları tarafından istenmeyen, lanetlenen ve hatta bölücü bir sendika olarak görülmeye başlanmıştır. Diğer sendikaların bu tür söylemleri, neden yaptığı, ne amaçla yaptığını bilmekteyiz.

Hatta sendikamız içinde de  adına demokratik hak kullanımı, şeffaflık ve eleştiri denilerek, dedikodu yapanların, iftiralar atanların ve yalan ithamlarda bulunanlarında neye, kime ve neden hizmet ettiğini anladığınıza eminim. Bilmenizi isterim ki, Sendikamız içinde bu tür tavır ve davranışlarda bulunanlar hakkında gerekli kovuşturma ve soruşturma izni genel merkez yönetim kurulu kararıyla verilmiş olup, soruşturma dosyaları genel merkez disiplin kurulumuza sevk edilmiştir.  

Kadrolarımızın sorumluluğunu omuzlarında hisseden ve eğitim çalışanlarının varoluş mücadelemizi Türkiye’nin değişik illerinde başlatan Teç-sen ailesinin değerli il başkanlarım; Sendikamızın ayakta kalması, gelişmesi ve büyüyerek lider bir sendika olması için son saç ayağımız ise Tüm Eğitim Çalışanları Sendikasının SİYASALLAŞMAYA KAPALI OLMASIDIR. 

Sivil toplum örgütü olarak sendikaların görevleri, Üyelerinin ve tüm çalışanların özlük haklarını korumak, tüm resmi iş ve işlemlerde üyelerine yasa ve yönetmeliklere uygun davranılmasının sağlamak, haksızlık yapılmasını engellemek Üyelerine; yaptıkları işe uygun, insan onuruna yaraşır hayat sürmelerine ve aile sorumluluklarını yerine getirmelerine olanak verecek adil bir ücret sağlamayı ve kurum içi ve kurumlar arası ücret adaletsizliğinin giderilmesini sağlamak, Dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din ve mezhep farkı gözetmeksizin çalışmanın toplum hayatındaki rolünü ve değerini anlayan ve kavrayan ve bu konuda haklarının ve görevlerinin bilincinde bir üye topluluğu meydana getirmektir. 

  Sendikaların görev tanımından da anlaşılacağı üzere, sendikaların eğitim çalışanlarının sorunlarıyla birebir ilgilendiğini, siyasi düşünce bazında ayrışmaya ve kutuplaşmayı kabul etmediği görülmektedir. Bu güne kadar, maalesef sendikal faaliyetlerin üyelerin sorunlarının çözümü yerine, siyasi bir zemin üzerinde, siyasi düşünce akımlarının geçiş yeri olarak kullanıldığı malumunuzdur.

Siyasal zeminde yapılan sendikacılık ile alınan kazanımların neler olduğu bilinmekte olup, umut tacirliği ile süreç malesef devam etmektedir. Bu sebeplerden dolayı Teç-Sen siyasete hayır diyen bir sendikadır. Çünkü Teç-Sen üyesi olan veya olmayan eğitim çalışanları da çok iyi biliyor ki, Teç-Sen’in tek siyaseti vardır. eğitim çalışanlarının gasp edilen, verilmeyen haklarının alınması, gelecek yıllardan umutlu ve yüzleri gülen, karınları doyan eğitim ordusu yaratmaktır. 

Bir yıllık sendikal yaşamını tamamlayan sendikamızın bu günlere gelmesinde büyük emekleri olan çok kıymetli il başkanlarım, birincisini yaptığımız Teç-Sen Başkanlar ve Temsilciler Kurulu Toplantısında alacağımız kararların hayırlı olmasını temenni eder. Teç-Sen bebeğinin ihtiyacı olan,sevgi, saygı, dayanışma, birlik, beraberlik ve biz olgusunun toplantımıza damgasını vurmasını dilerim. 

ÜMİT DEMİREL

GENEL BAŞKAN

+